AİLE
AİLE.
Annemizi babamızı bile unuttuk biz neyiz?
Yaşantımızda ve yaptığımız işler gereği herkesin kendine göre farklılıkları oluyor. Ben de herkes gibi yaşam denen bu döngünün içindeyim. Sanki çok hızlı, kuvvetli, gürültülü akan bir nehirde yaşamaya çalışan, hem avlanmaya, hem de av olmamaya dikkat eden balık gibiyiz.
Devamlı bir mücadele…
Bazen nehrin sakinleştiği, durağan olduğu kuytu bir köşede oluyoruz ama çoğunlukla arzularımız, isteklerimiz, hırslarımız yüzünden, daha iyisi, daha çoğu ve daha da fazlasını isteyerek yaşıyoruz. Fakat bunları isterken elimizde var olan maddi, manevi değerlerimizi unutuyoruz.
Mutlu olmak için ne yapmalı?
Daha büyük evler, daha çok mallar mıdır bizi mutlu eden?
Bizler, bu arzularımızın hırsıyla yaşarken acaba elimizde var olan değerlerin kıymetini biliyor muyuz?
…
Vahşi doğa dediğimiz, doğada yaşayan hayvan dediğimiz canlı türlerin kendi türüne göre her mevsimin belli bir döneminde davranışları değişiyor. Yavrulama, yumurtlama azınlık, eş bulma, yuva yapma vs… gibi ve sonra normal yaşamlarına devam ediyorlar. Bir daha ki dönemi gelene kadar. Fakat biz insanoğlu neden mutlu olamıyoruz?
Artık çocuğumuz ANNESİNDEN, BABASINDAN çok tuttuğumuz bakıcının teninin kokusunu hissediyor, onu tanıyor. İşe gitmek için evden ayrılırken onun o ruh haliyle bakışını, duygularını belli bir ücret karşılığı başkasına teslim ediyoruz. Bunun adına da çok yoğunum, işim var, herşeyi onları için yapıyorum diyoruz.
ANNE, BABA NEDİR?
Sadece biyojik olarak mı bir parka çocuğumuzu götürdüğümüzde onun kendi yaşıtları arasında oynarken mutluluk çığlıklarını, gülüşünü, ne kadar takip ediyor, hissediyor ve mutlu oluyoruz yoksa zaman ayırdığımız belli bir sürenin dolması için sabrı mı gösteriyoruz? Kim ne kadar anne, baba artık? Çevremizde, huzur evlerinde veya kendi evlerinde yaşayan oğlunun veya kızının kendilerini ziyaret etmelerini bekleyen insanların sayısı o kadar çok arttı ki şaşırmamak elde değil. Bizi dünyaya getiren insanların, hele annelerin karnında taşıdığı, ağrılarını, sızılarını, onun her yaptığını hisseden anne denen o varlığı sadece bayramlarda aylar sonra bulacağınız boş bir güne ona yer ayırmak nasıl bir evlatlıktır?
Aynı mesafeleri sevgili veya şahsi zevklerimiz için defalarca tekrar ederken bizi dünyaya getiren bu iki insana, modası geçmek üzere olan birer makina parçaları gibi davranır olduk.
UNUTMAYIN!
Onların bu evrendeki tek arzuları artık sadece sizlerin sıcak dolu sevginiz.
Çocuğunu bakıcıyla büyütenler, son günlerine çocuğunun tuttuğu hasta bakıcıyla uğurlanır.
Yusuf Akbal

