NEDEN KIZILDERİLİ ?

NEDEN KIZILDERİLİ ?
       Çocukluğumda tek kanallı  renksiz  tv döneminde Amerikan cowboy filmlerinin sıkça gösterildiği  ve beyazların hep haklı olduğu uygar medeni güzel giyimli sevimli aileleri olan bu beyazların karşısında bu toprakların gerçek sahipleri olan Amerikan yerlilerinin vahşi insani duygularından yoksun sadece fiziksel olarak insana benzemekten başka bir özelliği olmayan saldırgan kabilesi ailesi ve doğaya olan sevgilerinden yoksun vahşi hayvanların  insana benzeyen bir türü gibi gösterilen tek taraflı olarak yapılan bu filmleri seyrederek büyüdük
     O çocuksu ruh haliyle hep beyazların medeni kıyafetleri güzel kadınları, yakışıklı erkekleri ve sevimli çocuklarının aile yaşantılarının yanında neredeyse yarı çıplak at üzerinde sırtında okları  ve elinde kemikten yapılmış  baltasıyla gezen vahşilerin bu temiz medeni beyaz insanlara saldıran onların canlarına mallarına ailelerine zarar veren vahşi yaratıklar olarak bize sunuldu. Doğal olarak da bende hep bayazların, o güzel insanların o topraklar üzerinde yaşamaya hakkı olduğuna  inanırdım. O çocuksu ruh halimle daha nasıl olabilirdi  ki ?  Diğer taraf vahşiydi duyguları yoktu, masada yemek yiyemiyorlardı.  Çatal bıçak bile kullanmıyorlardı. Eşinin saçını okşamıyordu.  Çocuklarına  sarılmıyorlardı  elini tutmuyor çocuğunun yanağından öpmüyor onun saf ve temiz teninin kokusunu hissetmiyordu böyle sahneler hiç yoktu ama beyaz tenli insanlarınkinde ise gözümüze ve düşüncelerimize yerleştirilen bolca insani sahneleri vardı. Yerliler sanki Tanrı  tarafından  istemeden  toprağın üzerine serpiştirilmiş insana benzeyen iki ayaklı canlı hayvan türü gibiydiler  bizlere yaşatmaya çalışğı ve yaşattığı duygular hep  böyleydi. Bu Amerikan filmlerinin Kızılderililer hakkındaki onlara göre doğruları. Ama beni çok etkileyen düşüncelerime ve hayatıma büyük anlam katan ve bugün sizlerin ( pizzeria aldente ) olarak bildiğiniz ismin ( logosu ) olmasına sebep olan sahne beni çok etkilemiş beyazlar bunu  engelleyememişti  .
       Elinde baltası ve başka hiç bir koruması olmadan yarı çıplak bedeni ile düşmanına doğru koşuyordu işte o sahne siperlerin  arkasına  saklanmış bütün bedenini koruma altına almış beyaz adamın bu da yetmezmiş  gibi elinde ateşli silahı vardı. Şuan bile bu sahneyi yazarken şimdi 50 yaşında olmama rağmen hala gözlerim yaşlanır. Beyaz adamın hareket etmesine  bile  gerek yoktu. ateşli  silahını  doğrultmuş  tetik denen küçük bir mekanizmaya sadece parmağının ucuyla dokunması yetecekti. Yorulmayacak bile bu hareketi yaparken  sanki  vücuda  konan bir sineği  bir tokat darbesi ile ezmek gibiydi bu kadar basitti yapacağı hareket. Çok korkardım o anı yaşarken  ve  üzülürdüm halbuki ben beyazlardan yanaydım onların yaşama ve yok etme  hakkı vardı çünkü medeniydiler ya  koşan adam  vahşiydi. Peki neydi o vahşiyi ölüme doğru hiç korkmadan koşturan sebep?  Bir saniye sonra beyaz adamın sadece parmağının ucuyla yapacağı basit bir hareket onun bu yaşına kadar yaşadığı doğasını ve  hiçbir zarar vermeden paylaştığı topraklarını, çocuğu  doğduğu  zaman  eline alıp çadırından ilk çıktığı anda onun çok sevdiği toprak ana dediği doğasının ona bahşettiği ve etkilendiği bir hayvanın ismini çocuğuna verecek kadar doğasına saygı duyan koruyan ve seven yaşadığı alanın etrafını çitlerle çevirmeye bile gerek duymayan her canlının özgürce hareket etmesini isteyen ve onların hareketlerini seyretmekten mutlu olan sadece ihtiyacını  giderecek  kadar avlanan (bu toprakları doğacak çocuklarımızdan  ödünç aldık ) diyecek kadar derin bir ruha sahip olan o beden birazdan özgürce dolaşğı topraklarını doğduğu ilk andan itibaren duyduğu tabiattaki sesleri ve gözlemlediği o canlıların hareketlerini, anasını, babasını, eşinin ona sevgi dolu bakışını çocuğunun saf temiz sıcak tenini onun baba deyişini  üzerin de çocukluğundan  beri koştuğu  yeşil topraklarını ve bütün yaşamı boyunca ona anlam katan her şeyini bırakacak sona  doğru koşmak nasıl bir  duygudur ? hep o  sahneleri seyrederken yapma derdim kısık sesle korkardım bu adil değil. Koşma öyle sen savunmasızsın saklan işte bu sahneler beni ben yapmanın temeline  atmıştı.  şimdi  o kadar iyi anlıyorum ki meğerse o son nefesini vermeye doğru koşarken göğsünü hiç çekinmeden siper ederek düşmanına doğru o toprağını doğasını eşinin ona sevgi dolu bakışını çocuğunun ona baba deyişini halkının özgürlüğünü korumak için koşuyormuş.
Hiç tereddüt etmeden bedenini ve son nefesini vermesini anlamlı kılan onun son koşusu bana onurlu gururlu olmayı yaşamda her ne olursa olsun mücadele etmeyi  öğretti. Hepimiz her gün ağardığında onun yeşil topraklarında koştuğu gibi bizlerde şimdi modern dediğimiz caddelerimizden her sabah işimize koşarak yaşamaya çalışıyoruz. Bize güvenen çoluğumuzu çocuğumuzu ailemizi kimseye muhtaç etmemek için  mücadele ediyoruz genelde  aşırı arzu ve isteklere kapılyoruz halbuki hemen yanıbaşımızda mutlu olabileceğimiz okadar  güzel şeyler varken bizler mutluluğu uzaklarda arıyoruz daha çok mal mülk edinerek mutlu olacağımızı sanıyoruz  geçmişteki hatalarına kızmaktan gelecekteki günlerinin kaygısını yaşamaktan şimdiki anı hep kaçırıyoruz  böyle geçip gidiyor  zaman insan bir gün  geçmişini sorgulamaya başlıyor. Hatalarını doğrularını bazen iç çekerek keşke o zaman böyle davranmasaydım dediği olaylarını hatırlıyor.  Fakat doğası gereği hatalar yaparak tecrübe  ediniyoruz .
       Yeterli  olgunluğa  gelindiğinde ise bunların hatalı davranışlar olduğunu anlayabiliyoruz ve artık ani kararlar yerine sevecen koruyan bir ruh haliyle düşünüp kararlar alıp kendisi ve çevresindekilere yön vermeye başlıyor insan. Bizler de bütün hayatımız boyunca yaşadıklarımıza ve hala her gün yeni bir şeyler öğrenmek kaydıyla son nefeslerimizi verecek sürece kadar yaşamın bize verdiği derslere çalışıyoruz. Bende 10 yıl kadar önce 40 yaşında iken geçmişte yaptığım hatalarımı doğrularımı ve bu yaşamda geriye kalan gelecek yıllarımda yapmak istediğim hayallerimi yaşam felsefemi hayalimde yaşattığım  bir kızılderilinin   bakışını  yüz ifadesi  onurunu gururunu ile birleştirerek koluma dövme olarak yaptırdım. 5 yıl sonra da pizza  dükkanımı  açtığımda Kızılderili  (logom) olarak  yerini bulmuş  oldu. Ve o zamanki personel arkadaşlara kolumdaki dövmeyi göstererek bu yüz ifadesine iyi bakın aynı onun gibi gururlu onurlu bakacağız. Ve işimizi en düzgün bir şekilde yapacağız bize inanan ve güvenenleri mahcup etmeyeceğiz. Hiç yılmadan ilkeli bir şekilde koşacağız. karşımızda çok büyük güçlü firmalar var fakat biz farklı olacağız çünkü biz daha çok para kazanmak için değil daha çok güzel insanların  gönlünü  kazanmak için mücadele edeceğiz bu yüzden biz gerçek İtalyan pizzası yapacağız ve en iyisi biz olacağız ve neden biliyor musun?  Çünkü  o  Kızılderili  son koşuşunda  bana  bir değer (emanet)  bıraktı son nefesini verirken.
           Doğru dürüst  güvenilir  ol  sana inananları hiç bir zaman mahcup etme. Bunu mecbur olduğun için değil doğrusunun böyle olmasına inandığın için  yaptığında  mutluluğu  yakalayacak ve başarılı olacaksın.  Çok özel kişilerle tanışacaksın onların gönlünde farklı bir yere sahip olacaksın. Sen ilkeni değerlerini koruduğun sürece onlarda hep seni koruyup senin yanında olacak. İşte 5 yıldır yaptığım yapmak istediğim ve bundan sonra da yapacağım budur. Amacım  pizza yapmak değil yapmak istediğim işin  hakkını vererek yapmak bana inanları mahcup etmemek. Bu yaşam yorgunluğunda onların ailelerine dostlarına güven dolu sıcak bir tebessüm vermek onlarla beraber mutlu olmak. Pizzeria aldente olarak başladığımız bu yolculuğa bize güvenen sevgiyle inanan her gün daha da  katlanarak büyüyen pizzeria aldente ailesi olarak onun koştuğu gibi bizde  hep beraber  başımız dik güven ve sevgi dolu onurlu bir şekilde koşmaya devam edeceğiz .
Not: Pizzeria Aldente’ ye katılan dostlarım bana neden kızılderili diye doğal olarak soruyorlardı bende elimden geldiğince düşüncelerimi ifade ediyordum bana bunu artık yazıya dökmemin daha doğru olacağını söylediler haklı olarak. Sizleri sıkmadan açıklamaya  çalıştım  ve son olarak söylemek istediğim bir şey daha var; anne baba olanlar bu duyguyu iyi bilirler, şuan benim oğlum 2 yaşında   yıllar sonra yaşamı  algılamaya başladığında ona emanet etmek istediğim bir şey vardı  ama sizin aracılığınızla  şimdiden söylemek daha uygun düşer herhalde.
BİR BABANIN OĞLUNA VASİYETİ…
          OĞLUM kişiler senden bahsederken eğer seni sen yapan değerlerin den doğrularından duruşundan kişiliğinden önce malından mülkünden bahsedip sonra ismin geliyorsa anlaki yanlış yoldasın sadece edindiğin malların bir parçasısın ortada sen yoksun.
Düşmanını yakınında dostunu uzaklarda bulacaksın
Dost  aynı kandan değil aynı değerleri taşıyandan gelir.
Dost masa başında edinilen muhabbetlerle değil ödenilen bedeller karşılığında edinilir ve anlam kazanır.
Hata yapmaktan korkma aynı konuda tekrar hata yapmaktan kork.
Her şey yolunda gidiyorsa ya çok şanlısın ( bu da uzun sürmez )  yada kendini kandırıyosundur.
Görmek istediğini görme gerçekleri gör . hiçbir şey göründüğü kadar zor değildir. Her şey senin ne kadar algılayabildiğine bağlı.
Hiçbir zaman düzenin parçası olma evrensen değerlerin parçası ol.
Araştırmacı ol istekli ol ama hiçbir şeye tutkuyla bağlanma. Yoksa onun esiri olursun. Desinler için yaşama mutlu olmak için yaşa
Düşmanını yenmek istiyorsan ortak arkadaşlarınızın arasında hep onun iyi yaptığı şeyleri anlat mutlaka vardır bunu içtenlikle yap gerisini zamana bırak bak gör neler olacak.
Seni en çok üzenler bir zamanlar senin en çok değer verdiklerinden çıkacak maalesef bizler genelde bir birimizi anlamak için değil haklı çıkmak için konuşuyoruz bu yüzden birisiyle tartıştığında ilk sözlerine her zaman onu yücelterek başla mutlaka iyi yaptığı şeylerde vardır sonra sen isteklerini söyle inan ses çıkarmayacak seni senin arzu ettiğin şekilde dinleyecektir.
İşte böyle oğlum yaşam ne uzundur nede kısa ne iyi nede kötü herşey senin neyi ne kadar sorgulayıp ne kadar algılayabildiğine bağlı
ÖNCE KENDİNİ TANI
Sen doğduktan sonra hayatımdaki en büyük korkum sana düşüncelerimi anlatamadan sonu yaşamaktı şuan bu konudaki görevimi tamamlama huzurunu buldum.
Bende her insan gibi son günüm geldiğinde  maddi olarak o zamanki şartlarda sana ne bırakabilirim  onu şu an bende bilemem ama, ben de her baba gibi, elimden geldiğince geleceğin için çalışacağım elbette. Fakat sana  şu sözü veriyorum seni binlerce  seven inanan koruyan (aldente ailesine) emanet edeceğim.  Sen ilkelerini değerlerini koruyup dürüst olduğun  sürece de onlarda hep senin yanında olup seni koruyacaklar  neden bu kadar eminim biliyor musun? Çünkü baban onların anne ve babalarıyla bu yolda yıllarca beraber koştu her zaman babanın yanında oldular ve korudular.  Şimdi sende sana inanan  bu  güzel insanların çocuklarıyla hep beraber koşacaksın  oğlum.
ÖZGÜRCE KOŞUN KOŞABİLDİĞİNİZ KADAR…..

Yusuf AKBAL